09 Ağustos, 2014

İstiyorum

Hatırlıyorum.
Dün geceyi hatırlıyorum.
Ağlıyorum.
Artık yorulup uyuya kalmak için ağlıyorum.
Ağlıyorum.
Nefesim kesilsin de bitsin artık diye ağlıyorum.
Ağlıyorum.
O an bir şey gelip canımı alsın diye bekliyorum.

Bir süre sonra çektiğim her nefesi sonmuş gibi çekiyorum.
Bulanıklaşıyor etraf,önümü zor görüyorum.
Karanlıktaki aynada kendimi zor seçiyorum.
Biraz olsun soluklanayım diye kendi kendime sarılıyorum.
Sonra vazgeçiyorum ve tekrar hıçkırıklara boğuluyorum.

Odanın sessizliği eve dağılıyor,artık sadece verdiğimiz nefes ve ben kalıyorum.
Çözmeye çalışıyorum. Beynimin zayıf olduğu anı arıyorum.
O an tüm enerjiler ve kozmik güçler hiç olmadığı kadar gerçek gözümde.
Düzelecek diyorum.
Derin derin nefes alıp veriyorum
Pozitif düşünceye sövüyorum.
Bir kaç dakika sonra sayıklıyorum,hisseder diyorum.
Hissedecek.
Aklımdan geçirmemle aradığı zamanlara bakıp,şuan adını sayıklıyorsam titreye titreye,oda hissedecek.
Kalkıp cama çıkasım geliyor.
Kendi kendimi bırakamıyorum.
Ellerim sarmış vücudumu,garip bir huzura dönüşüyor.
Yalnızım.
Kendi bedenimi sayıkladığım isimle bütünleştiriyorum. Kollarımın arasında kendimi kaybedip onu bulmak istiyorum.
İçeride kağıtlar uçuşuyor,üşümüyorum.
Kendime kızmak istiyorum,kızamıyorum.
Senin olan her şeyi kendine yabancı ilan ettin diyorum.
Senin olanlarıysa kendine el ettin.
Kabul edemediğim tüm pişmanlıklar,yitirmek istemediğim güven duygusu,içimde,bedenimle savaşıyor.
Uyumak için direniyorum.
Aynı cümleleri sayıklayacak gücüm var ama ağlamaya artık mecalim yok.
Tek bir kelime yetiyor artık.
İster yatarken ister masada ister yolda.
Kilit noktayı buluyorum. Bulduğum an üstüne gidebildiğim kadar gidiyorum.
Karar versem,o an yorulduğumu kabul etsem,anında sızacağım. Biliyorum.

Sadece kabullenişe kaldı sessizliğim.

O an pencerenin oyuğunda yatasım geliyor. 
Ama birazdan doğacak güneşi,sönecek sokak lambalarını izlemek istiyorum.
Yavaş yavaş sıra olan taksilerin sessiz bekleyişlerini dinlemek istiyorum.
Doğa kendini gündüze hazırlarken ben hala yıldızlar gitmesin istiyorum.
Hem önüm aydınlık olsun,hemde kimsenin beni göremeyeceği kadar karanlık çöksün üstüme istiyorum.
Daha rengime karar veremeden daha fazla direnemeyip gözlerimi kapayarak düşünüyorum.
Kafam ağırlaşıyor bir süre sonra. 
Yaşlarım kurumasın istiyorum.
Ama iç çekişlerim bile hafifliyor.
Anlıyorum gücüm kalmadı artık.
Sadece ağlamaya değil,düşünmeye de.
Son kez sayıklıyorum adını,gözlerim yanıyor,tamam diyorum,hissimi yitirmemişim.
Rahatlıyor içim,son kez siliyorum gözlerimi.
Direnmeyeceği diyorum,beklemeyeceğim.
O zaman kabullenişimi bekleyen sessizlik alıyor beni kendi içine.
Bilinçaltım kendime gelmem için her türlü oyunu oynuyor.
Uykuda huzuru iliklerime kadar hissediyorum.
Ama kimse bilmiyor, kalktığında rüya olduğunu anlamak daha çok acıtıyor.

03 Ağustos, 2014

Bir gün gelir,bin gün götürür ömründen

Gelenlerin hepsi gidenlere benzediği için bir süre sonra kimse gelmesin istersiniz. 
Farklı olacağını düşündüğünüz için kendinize kızmalarınızın sonu gelmez. Sonu gelen hep güvendir. 
Ama çoğu zaman insan karar vermekte zorlanır. 
Kaybettiği kendine olan güveni midir yoksa karşısındakine mi?
Yaptığı fedakarlıkları da unutmaz insan. Hele ki boşa gittiyse unutamaz zaten.
Sadece sevebilmeyi unutur,değer verebilmeyi.

Her gelenle yeni bir umuda tutunursunuz. 
Dört tarafı da bomboş bir denizde bulduğunuz tek dala tutunur gibi hemde. 
Nereye sürükleneceğiniz umrunu
zda olmaz sadece bir yöne gidiyor olmak bile yeterli gelir bazen.
Ama sorun şu ki çoğunda,çoğumuz yanlış akıntıda  buluyoruz kendimizi.
O yol boyunca bunu farkedene kadar kendimizden vermiş oluyoruz.

Mantıklı insanlar karakterinden de kendisinden de vermez. 
Hiçbir şeyi eksilmez onların,sadece karşılarında ki eksilir. 

Sonra anlar insan,gelen bir şey getirmez beraberinde,giderken götürür sadece.

Beynen ve kalben hazırlanırsınız birine,belki de bir hayata. Vücut istemsizce zemin hazırlar.
Yapmam dediğiniz şeyleri yapmak için esnetir sizi önce.
Bir şeyleri farkedip kendinize şaşırmamanız için uyuşturur beyninizi.
Bağırmak istediğiniz an düğüm yollar boğazınıza,susturur dilinizi.
Vurmak kırmak istediğinizde alır tüm gücünüzü.

Sonunda başkalaşırsınız işte. 
Asla olmam dediğiniz bir karakteri sırf o seviyor diye kabullenir,onunla yaşamayı bile göze alırsınız.
Onunla yaşarsınız,özünüzle değil.

Sonra ne olur biliyor musunuz,giderler.
Getirdikleri bir şey yokken götürdükleri çok olur.

Ve her zaman hangi duyguyu fazla tüketirseniz hep onlar gider.
Son kullanma tarihi dolmuş gibi giderler.
Onunla gelmek için anlaşıp onun gitmesini bekliyormuş gibi giderler.
Fazla güvendiyseniz önce güven gider.
Fazla sevdiyseniz sevgi gider.

Sonra bunların hepsini o gittiğinde tekrar geri getirmek için çabalarsınız.
Aslında geldiğinde değil gittiğinde tekrar kendinizi kazanırsınız.

Hatalarını kabul ettiyseniz,o gittiğinde sizin hatalarınız çoğalır mesela.
Çünkü affedemezsiniz kendinizi,hata yapıp birileride sizi affetsin diye beklersiniz.
Fedakarlık yaparsanız,çok bencil olursunuz mesela.
Zamanında gösterdiğiniz fedakarlığı başkasından görerek hatırlamak zorunda kalırsınız o duyguyu.

Bir gün gelir,bin gün götürür ömrümden.
.
Gider,sende gidenleri uğurlarsın.

Çıkar elbette,umudu beraberinde getirenler.
Ama onu misafir edecek gönül kalmaz sende.
O yüzden kapatırsın işte kendini.

Ne gidene eyvallahın olur,ne gelene merhaban.
Ne ağlayacak halin kalır,ne gülmeye sebebin.

Sonra dengesizin teki olursun en fazla.

Ya en doğru insanı kaybedip yanlış birini kabul edersin.
Ya da enn yanlışı uğurlayıp doğruya zorla kendini kabul ettirirsin.

Sonuç ne kadar sağlıklı olur bilinmezde,insan değerini kaybeder bu süreçte.

Ama asıl olay bu değildir,kimse farkedemez çoğu zaman,düşünceleri sınırlıdır.

Önemli olan sana değersiz hissettirenin bir zamanlar sana değer katanla aynı kişinin olmasıdır.