05 Şubat, 2014

-iyorsun

Aynı şakaya defalarca gülmezken aynı şey için defalarca ağlamak çok saçmaydı. Hele bunu bile bile yapmak ayrı bir acıydı. 

Bazıları yokken bile vardı,fazlasıyla. Ve buydu belki de en çok acıtan.Sonuçta gitmek isteyince, her yer yakındı.


Bazen o gidenlerin yokluğuna sarılmak zorunda kalıyorsun. Sarılmak iyi geliyor. Karşındaki ne hisseder bilmiyorsun ama sen iyi hissediyorsun.


Tattığın tek duygu acı. Kimse bilmez ama acı çekmiş hiç kimse artık eskisi gibi olmuyor.


Bazen daha güzel şeylere yol açmak için, bazı şeylerin yıkılması gerektiğini bile bile, kırık dökük yollarda devam ediyoruz yürümeye.


Tekrar tekrar dinlediğimiz şarkılar gibi bu yollar. Tekrar tekrar yürüyoruz durmadan.
Yürüdükçe daha da uzaklaşıyor bazen. Sen mesafeleri boşverdikce yollar inadına uzaklaşıyor.
Tek zaferinin yolun sonu olacağını düşünerek yürüyorsun. Tek bir zafer geçmişteki tüm mağlubiyetleri silecek kadar güzel olabiliyor.

Yeri doldurulamayacak insan yok. Bunu biliyorsun. Ama yerini doldurmak istemiyorsun.

Bu yüzden bazen mağlubiyetleri de seviyorsun.


O geleceğinden eminken, sen gideceğinden emin bir şekilde bekliyorsun.

Bu yüzdendir ki aslında tüm yolların sonu mağlubiyete çıkıyor.

Pişmanlıklarını unutmak yıllar alıyor, hatırlamaksa bir an.

Unuttuğumuzu sansak bile, parmak izlerimiz, dokunduğumuz hayatlardan silinmiyor.
Bizde iz bırakan her neyse,en büyük mağlubiyetimiz oluveriyor.

Sen geleceğine katıp kaderin olmasını isterken,içine atınca kederin,içinden atamayınca kaderin oluyor.


Gidenler çoğu zaman düşünmüyor.

Döndüğünde bulacağı ile, giderken bıraktığının asla aynı olmayacağını hesaba katmıyor.
Öyle bir gidiyorlar ki,gidişleri, daha sonra gelecekleri bile götürüyor.

O gidenler geri gelmiyor. Sen onu bıraktığın yerden geliyorsun ve gördüğünse bir adım öteye dahi gidememiş olması.

Senden gitmiş olması.
Aslında olduğu yerde kalmış olması.

Bunu farkettiğin an gözünün önünde büyüyor kalp kırıklığı.

Artık dünküleri hatırlamaktan, yarınkileri istemekten vazgeçiyorsun.
Sesinden öpmek istediğinin sesine hasret kalıyorsun.
Geçmişin keşkeleri ve geleceğin endişeleri şu anını çalıyor.
Farkındasın ve yaşamaya devam ediyorsun.

Sevemediğin için değil, artık sevmek istemediğin için yalnız olduğun anlar geliyor.

Bir kere sevdiğin rast gele sevilmiş değil ki rest çekip gidebilesin.
Gidemiyorsun.
Sadece susuyorsun.
Ama bilmiyor.
Sen sustuktan sonra, o ortalığı yıksa da,artık içinde bitmiş oluyor.


Bırakamadıklarım Ve Bıraktığımı Sandıklarım

Oturuyorum. Tek yaptığım bu. Kimse de gelip ne yapıyorsun demiyor.
Bugüne kadar dediklerinde de verdiğim cevap aynıydı. ''Bilmiyorum''. Bilmiyordum. Yine bilinmezliğin tam ortasında oturmuş düşünüyordum.
Hava bu kadar soğukken güneşin yüzünü gösterdiği yerlerde adımlarımı yavaşlatıyordum. Gitmem gereken yer başka,olduğum yer ise bambaşkaydı.
Ellerim üşüyünce cebime sokmaktan başka çare kalmamıştı. Ama onlara ihtiyacım vardı. Aklımdan geçenleri yazıya dökecek olan onlardı.
Önce güneşin vurduğu o ilk banka oturdum. Saate bakıp ne kadar yavaş ilerlediğini farkedince taktım kulaklığı. Müziğin sesini açıp hayatın sesini kıstığım an olduğum yer de farkılaşmıştı.
Meğer her gün önünden geçip gittiğim yerler anı çukurundan başka bir şey değilmiş. Sağım,solum,önüm,arkam. Buram buram geçmiş kokuyordu.
Nefret ettiğim o insanlar,unuttuğumu iddia
ettiğim tüm anılar canlandı. Oturduğum yerden kendimi izledim. Geçen seneleri.
Müziğin sesin açtıkça uyuşup,rüzgarı hissetmemeye başladım. Artık saate bakmıyordum. Burada bir ben daha yaşıyordu. Ve ben bugüne kadar bu yollardan geçerken onu görememiştim.
Kimse orada kalmamıştı. Ben onları orada bırakmıştım. Orada bırakmış ve bugünüme bekliyordum.
Yine sabahları yürürken arkama bakıyordum. Biri çıkıp o bıraktığım dünyaya,bıraktığım insanların yanına çeker belki diye. Ama gerçekte olansa,hiçbir şeydi. Öyle de olmaya devam edecekti.
Dolan gözlerimi sımsıkı kapadım,gözyaşlarına dönüşmeden kendimi toparladım. Sızlayan burnumla derin bir soluk aldım. Şimdi rüzgarı hissediyordum.
Birileri gerçeğe döndüğümü farkedercesine gelmişti. Telefon çalıyordu. Müziğin sesi kesildi. O akmayan dakikalar sel olmuştu. Gitme zamanı gelmişti.
Yine bırakamadıklarım ya da bıraktığımı sandıklarım oradaydı.
Bense gitmem gereken yere gidiyordum.