10 Aralık, 2013

Soğuk Kahve-Sabah Uykum

Soğuk Kahve ve Sabah Uykum kitaplarıyla bir anda çok satanlar listesinde yeri alan Ahmet Batman şu sıra hemen herkesin ilgi odağı olmuş durumda. Özellikle kitap severler olarak bu iki eserle bu kadar sık karşılaştığımız halde hala okumamış olmamız imkansız. Ahmet Batman,sadece okumayı sevenleri değil,elini kitaba sürmeyenleri bile etkilemiş durumda.
Kitabı ilk elime aldığımda aradığım şeyin daha ne olduğunu bilmeden ''aradığımı bu kitapta bulacağım'' duygusu oluştu. Ve öyle ki,kitabın hiç bir satırı beni yanıltmadı. Kimi zaman ağlattı,kimi zaman güldürdü. Açık sözlülüğüyle tebessüm ettirdi ve en önemlisi kendine alıştırdı. 
Elinize kitap aldığınızda farkında olmadan o kitabın içeriğine ve tarzına alışıyorsunuz. 
Ama bu kitaplar hepimizde bir Ahmet Batman bağımlılığı oluşturdu. 
Sadece sözleriyle bile sosyal ağlarda her satırını hatırlatan bu iki eseri şiddetle tavsiye ediyorum.
Ahmet Batman'ın kitaplarının ve başarılarının devamını diliyorum.

01 Kasım, 2013

Sıcak Ayaz

Uzun zamandır elime kitap almamıştım. Alsam da okumadığım bir gerçek. Ya da hiç bir kitap beni kendine çekmedi diyelim. Ama şu son zamanlarda bütçemin yarısını sadece kitaplara adadığım doğrudur. Romanlar beni sıkıyor. İster gerilim olsun ister aşk. Bir yerde heyecanı kaçırdıysam veya bir saçmalık gördüysem o kitap benim için o an bitiyor. İstiyorum ki sanki internette gördüğüm kısa yazıları okur gibi okuyabileyim,istiyorum ki sanki bir blogta geziyormuşum gibi hissedeyim. İşte bu isteklerimi karşılayan kitapların varlığını yeni farkettim ve gittiğim her yerde çantamda bir kitap bulundurmaya başladım. 

İlk kitabımdan çok memnun kaldım. Okurken her cümlesini bir kenara not alasım geldi. Bende altını çizerek okudum. İlk defa bir kitabın altını çizerek okudum. Almak için çok uğraştım. İsteyen arkadaşlarıma vermeye kıyamadım. Hediye edemedim. Yıllar sonra elime aldığımda bakış açım değişmiş bile olsa,o altını çizdiğim satırlardaki her duygu beni bana hatırlatacak. Beni bana anlatan,kendimi içinde bulabildiğim,okunmasını şiddetle tavsiye ettiğim ilk kitap. 

Sıcak Ayaz/Serkan Özel
http://www.dr.com.tr/kitap/sicak-ayaz/serkan-ozel/edebiyat/roman/turkiye-roman/urunno=0000000551059

01 Ekim, 2013

En güzel günlük bu satırlar değil mi? Yanında taşıman gereken kağıtlar,saklaman gereken defterler olmadan sadece yazıyorsun. İstediğin yerde,istediğin an okuyabiliyorsun. Bu o okunası olanlardan biri olsun.

Bazı şeyler vardır. Sonu olacağını bilir,kendini geri çekersin. Bazı şeyler vardır. Sonunu kendin getirirsin ve bu hiç acıtmaz. Bazı şeyler vardır. Sonu hiç gelmeyecek zannedersin. Ve bazı şeyler vardır,kafanda en güzel sonu yazarsın. Peki ya son gelir de,yazdığın gibi gerçekleşmezse?
Bunun verdiği acıyı her insanoğlu ömrünün birkaç dakikasını verip yaşayacak.
Belki saatler.
Belki günler.
Belkide hiç geçmeyecek.
Bazen hissedemeyeceksin. Sanki vücudun bu acıya direnç kazanıyormuş gibi gelecek.
Güçlü olduğunu zannedeceksin.
Aslında o an,en zayıf olduğun an,ama bunu bilemeyeceksin.
Aslında o an,düşünmek istemeyip başka yönlere kaçtığın,görmek istemeyip kafanı çevirdiğin,ağlayacak gücü bulamayıp susarak daha güçlü durduğunu sandığın,şarkıların sesini kısıp gülümsediğin andır. 
Bazı sonlar,bu anlara sebep oluyor.
Benim kafamdaki son bu değildi.
Eğer seni görmeyeceksem,bu benim seçimim olmalıydı. 
Eğer senden nefret edeceksem buna gerçekten sen sebep olmalıydın.
Senden vazgeçecek isem benden umudumu alan yine sen olmalıydın.
Ama ben gideceğini bildiğim halde o güne kadar vazgeçmeyeceğimi biliyordum.
Gerekirse şarkıların sesini kısarak,gerekirse herkese gülümseyerek,gerekirse bunu gözünün içine baka baka yaparak. 
Ama vazgeçmeyecektim. Sen öyle sanacaktın.
Gidecektin. Biliyordum. Bunu yapacağın günde gelecekti. Ama o gün geldiğinde bir veda öpücüğünü hakediyordum. 
Kafamda böyle çizmiştim mesela.
Böyle yazmıştım aklıma.
Dedim ya,yazdığın gibi gerçekleşmezse ne olacaktı.
Bizim ki de gerçekleşmedi.
Senin sebep olman gereken herşey şimdilerde bir zorunluluk oldu.
Sana yakın olduğum her güne şükrederken senden uzak durmak zorunda olduğum günler geldi.
Seninle yine gülebilmeyi düşünürken yüzüne gülmemem gereken günler geldi.
Biz bitiyorduk zaten. Ama kendi kendimizi bitirseydik. Sen bende ki seni bitirseydin. Ben içimde seni bitirseydim. Bizi zorla bitirmeselerdi. ''Onunla görüşmeyeceksin'' demeselerdi. 
Dizilerde,filmlerde bu sahne çıktığında kahkaha attığım içindir belki,şimdilerde başıma geldi.
Ama hissetmiyorum. Yani şimdilik. Yokluğunu. Bir daha olmayacağını. Gözümün önünde durduğun halde gözüne gözükmemeyi. Karşılacağımız yollardan geçmemeyi.  Gülüşünü özleyeceğim her anı. Gittiğinde benim çoktan seni kaybetmiş olacağımı. 
Ama bunların hepsini aynı anda hissetmekte var. Oda gelecek bir gün. 
Bir açıklama borçlu hissedeceğim. Şuan olduğu gibi. Belki güleceksin. Belki de saygı duyacaksın ve bu dahada kötü hissetmeme sebep olacak. 
Ama ne diyorum biliyor musun. Ne olacaksa bir an önce olsun. 
Buna gidişinde dahil. 
Buna bana saygı duymadığın her güne duyacağın pişmanlıkta dahil. 
Buna,zorunda kaldığım için senden gitmekte dahil.
Bu satırların başına oturduğumda son sözlerimi yazarken yaptığım tek şey, yıllar sonra buraya tekrar oturduğumda tüm yazdıklarımı tebessüm ederek okuyabilmeyi ummak. 
Eğer bunu yapabilirsem bunlar hoş bir anı olarak kalacak.
Eğer bunu yapamazsam bunların hiç biri an'da kalmamış olacak.
Hepsini şuan'ımdan,anılarıma taşıyabilmek umuduyla.

04 Ağustos, 2013

Aslında ben hiç kaybetmemişim seni

Bugün önemli. Bu saatler önemli. Bugün,benim değil,senin değil bizim günümüz.
Bugün ''umut'' kavramını illiklerime kadar hissettiğim gün. Günlerdir hatta aylardır illet diye bahsettiğim duygunun ağzımın payını verdiği gün.
Bugüne kadar yanımda oluşlarına rağmen ''gitti'' diye bahsederdim send
 
en. Tersliğe bak,gittiğindeyse hayır benimle,iyiyiz biz der olmuştum herkese.
Belki kaybettiğimi sandığımdan,belki yanlış zamanda kazandığıma aldanmaktan. 
Belki bozulmasından korktuğumdan,belki yalnızlığımın acizliğinde boğulmamak için çabalamaktan.
Ama bugün anladım;yalnızlığın acizlik olmadığını.
Bugün utandım yokluğuna sığınıp başkasıyla konuştuğum her dakikadan.
Bugün kızdım senin sebep olmadığın her kahkahama ve dökülen gözyaşıma.
Ama anladım ki, aslında ben hiç kaybetmemişim seni.
Bundan birkaç sene önce sayfalarca süren hayallerimiz vardı. Senin haberin olmayan ama benim inatla yazdığım.
Yazarken ağlayıp,bir daha elime aldığımda gerçeklik payı görmediğim için bir şey hissetmediğim hayaller.
Şimdi,o hayallerin ilk sayfalarını yaşıyorum.
Şimdi atmayı düşündüğüm tüm kağıtları daha özenle saklıyorum.
Şimdi yakmayı düşündüğüm resimleri elime alıp gülümseyerek bakıyorum.
Şimdi seni hatırlattığı için sildiğim tüm şarkıları tek tek indiriyorum.
Hayır diyorum yapma,kaptırma bu defa. Ama gülüyorum. Umutta gülümsüyor bana köşeden. Bu cümleler boş artık diyor. Gerçekler var artık ortada. 
İnanamadığım,inanmayı denediğim ama hala sindiremediğim gerçekler.
O kadar gerçekler ki,kokunu hissedebiliyorum aniden burnumda.
Unutmamışım diyorum.
O kadar gerçekler ki,göz teması kuramayan ben sadece senin gözlerine bakabiliyorum.
Bazı şeyleri aşmışım diyorum.
O kadar gerçekler ki,artık adın geçtiğinde bana ait olduğunu biliyorum. Nerede olursan ol,kimin yanında olursan ol.  
Artık kaybettiğim güveni buldum çıkardım diyorum.
O kadar huzur verici ki söylediklerin,bugünüm de değil yarınım da oluşunu düşündükçe her vazgeçişim geliyor aklıma. 
Pişmanlık bile tatlı geliyor artık diyorum. 
Artık ben seninim diyebiliyorum. Sen benimdin hep. Ama artık bende seninim. Aslında ben hiç kaybetmemişim seni.
Senelerdir hayatımın hatası dediğim adam,hayatım oluyor. 
Tek bildiğim bu kadar duamın karşılıksız kalmamış olması. 
Hayırlısını istediğim için geri dönüşünün hayırlı olduğunu biliyorum.
Tek bildiğim senelerdir en doğru şeyi yapmış olduğum.
Yazıma kışıma seni katıp,gecemi gündüzümü verdiğim için.
Tek bildiğim boşa gitmediği. 
Aslında ben hiç kaybetmemişim seni.
Gider o,haber bile vermez dediğim adam. Bana gel diyor. Biz olalım diyor. Hayallerimin ilk sayfasından son sayfasına uçuruyor beni. Gülümsetiyor.
Beklediğim gün bugün değil miydi zaten diyorum kendime. Bakıyorum ne zaman bu kadar ciddi olduk diye.
Emin ol senin yüzünden döktüğüm her gözyaşının hesabını vermektense yanımda kalışın daha acısız olacak.
Emin ol sevdiğini veya sevildiğini sandığın o kalpler çabuk kırılacak. 
Ama bugün anladım ki tüm kırıklarımı onaracak kadar sevmişim ben.
Ve anladım ki; aslında ben hiç kaybetmemişim seni. 

27 Temmuz, 2013

Hayata Dönüş

Ansızın geliyorsun aklıma. Bir anda işimi bırakıyor, müziğin sesini açıyor senle geçen o kısacık zamanı hatırlıyorum. Gülüşünü, elimi tutuşunu, o tüm koruyucu tavırlarını anıyorum bir an. Falcının dedikleri geliyor aklıma 'El el üstünden kalkmasın, bu gençler hiç ayrılmasın.'
 Ayrıldık be diye haykırasım geliyor aynadaki umutsuz yıkık kıza. Ayrıldık bir düzen ver hayatına, ama diyemiyorum. Bunu anlayamazsın sen demeyeceğim biliyorum ki benim sevdiğim gibi seviyorsun onu. Ve o bana yaptıklarını yapıyor sana. Senden bir sevgili istemiyor ama arkadaş olarakta kaybetmek istemiyor. Acı çektiriyor sana ve sen yanında olsun diye bu acıya bile razı geliyorsun evet anlıyorsun beni, biliyorum bunu.
Tüm bunlar hatıra oluyor bana. Hissizleşiyorum her gün aslında. Tüm bu hatıraların arasında sen çıkıyorsun,yalanlarını sıralıyorsun ve her şey uçup gidiyor. Kin bile beslemiyorum o an sana, hatta acıyorum. Kendini anlatamayan, hep gizli saklı yaşayan, benliğinden kaçan sana acıyorum. Beni kandırışına üzülmüyorum artık çünkü biliyorum bunda üzülecek bir şey yok. Her ne yaptıysan kendine yaptın sen. O yalanlara inanan ben değildim bunu öğrendim, sende inanmıştın.
Artık tanımıyorum seni ve insan tanımadığı birine aşık olamaz. Mutluluğa daha yakınım. Yalnızca hatıralardasın. Elveda sen, elveda yalanlar, merhaba yeni başlangıçlar. Sevmiştim,hemde sevginin sonu olmadığına inanarak. Ama şimdi sona geldim. Şimdi kalbimde taşıdığım bir yara izinden farksız kaldın. Sadece yağmur yağdığında sızlıyorsun. İçime düşen o yağmur sandığım her gözyaşımda benden biraz daha gidiyorsun.

20 Temmuz, 2013

Çünkü hiç böyle güzel sevilmemiştim ben.

Beni bunun başına oturtacak bir şey yok diye kendimi yiyordum günlerdir. Bugün anladım ki bunun başına geçmemi sağlayacak tek şey ''gidişler''. Benden gidilmesi. Biz zannettiğim şeyden gidilmesi.
Bu cümleleri yazarken bile şaşırıyorum kendime. Daha sabah neler düşündüğüm insanı şimdi yabancı ilan ettim. Uyumayı düşünmüyordum bu gece ama sebebi bu mu olmalıydı?
Hayat bu. Bazen seversin,bazen sevilirsin. Ama yerleştiğin kalbin yeri farklıdır sende.
Kimi sözdedir,kimindeyse kendini hissedersin o kişinin yüreğinde.
Öyle hissedersin ki en ufak bir sözde kırılırsın. Halbuki çok güçlüsündür sen.
Öyle hissedersin ki gözlerin dolar bir kavganın ortasında aniden. Halbuki ağlamazsın kolay kolay sen.
Ama olur işte. Biri çıkar ve tüm bu duyguları bir anda yaşatır.
Ama bu yaşamaya hasret kaldığın duyguları sadece dışardan izlemekle kalırsın.
Sevemezsin. İçinde hissedemezsin. Bir kıvılcım olsa alevlendirmeye hazırsındır ama olmayacağını bilirsin.
Ve vicdan girer devreye. Onu üzdüğün her dakikanın hesabı sorulur sana her gece. Onun senin yüzünden bakamadığı suratlar gelir aklına. Gittiğinde keyif alamadığı ortamlar. Sebebi sensindir. Ve senin içinse bomboştur. Onun duygularının yanında sen hiçbir şeysindir.
Sevmezsin. Ama alışırsın. Ben hiç böyle güzel sevilmemiştim dersin.
O kadar akla girersin. O kadar kalbe yazarlar ama bir tanesi gelir,sevmediğin halde sevgisiyle iz bırakır ve gider.
Sonunda oda gider.
Ama onlar mecbur kaldığından gider. Onlar hiçbir zaman kendi isteğiyle gitmez. Çünkü savaşmaya gelmişlerdir. Ve sonra,yolun sonu gelir.
Yolun sonunu birlikte getirmeyi düşünürken aslında yolun sonunun olmadığını anlarsın.
İşte onun anlamasını istemedim ben,sırf gitmesin diye. Sırf dahada kötü hissetmesin diye. Sırf sevmekten vazgeçmesin diye. Çünkü hiç böyle güzel sevilmemiştim ben. 
Arada korkarsın ya şimdi gidiyorum derse ve giderse ne yaparım diye.
Belki başkasının yokluğunu onunla doldurduğun içindir,belkide hasretini çektiğin tüm duyguları sana bıkmadan her gün getirmesindendir.
Anlatacak anın bile yoktur ama içine işleyen o kadar an vardır ki. 
Hem kendine sorarsın neden gidemiyorum diye. Hem git dersin gidemezsin. Hem onun gitmesini istemezsin ama gitmesi gerektiğini bilirsin.
İşte hep gidişlerden ibarettir.
Alıştığın günaydın mesajı gelmez. Seni ağlatan ve güldüren adam bir değildir bu defa. Boş şeylerdir çoğunlukla. 
Aynı anda uyuyacağız dediğin kişinin kaçta uyuduğunu kontrol edersin çaktırmadan.
Kim bilir daha neler vardır.
Sonuç ne mi olacak? Her yeni gün yeni bir duygu eklenecek duygu yelpazesine. 
Yine hazırlıksız yakalandım işte bir gidişe. Zaten hiçbir zaman hazırlıklı değildim. Ama bu defa memnundum yerimden. Çünkü hiç böyle güzel sevilmemiştim ben.
Sevemediğim için özür diler,umut veren her cümleme küfreder,bana bu duyguları yaşattığın için teşekkür ederim. Çünkü hiç böyle güzel sevilmemiştim ben.

11 Haziran, 2013

Dönüş

Uzun zamandır yoktum. Çok önceden yazdıklarımı sırf seni hatırlamak için okumak dışında uğramıyordum bile buralara. 
En son yaz bitene kadar demiştim okurlara.
Yaz geldi. Senide getirecek mi bilmiyorum. Belki yoldasındır,belki asla gelmeyeceksindir.
Bekliyor muyum? 
Eskisi kadar olmasada. Özlüyorum. Birde. Birde korkuyorum. Unutmaktan korkuyorum.
Kokunu,gülüşünü. Yüzünün her santimini. Sende sevseydin bu kadar beni yada başka birini,sende korkardın en az benim gibi. 
Filmlere gömülüyorum yine. Yazın gelişi böyle gösteriyor kendini. İzlediğim her filmde ağlardım eskiden. Şimdi gülüyorum. Ağlayamamakta ayrı acıtıyormuş canı. Şimdi anlıyorum.
Sonra bir an geliyor. 
Yazdığım her kelimede,kurduğum her cümlede seni görüyorum. Sonra neden gelip buraya yazmayayım ki diyorum.
Varlığını bilsen bile okumayacağın yazılar,duyduğunda inanmayacağın sakladığım onca şey,söylesem dinlemeyeceğin ama inatla yazacağım onca şarkı. 
Bunlar var olmaya devam edecek.
Resimlerine bakıp değişmiş diyip görebilmek için durmadan dua edeceğim geceler devam edecek.
Karşıma çıktığında seni paketleyip eve götüresim gelecek. Alıp karşıma oturtup anlat neredeydin diyeceğim. Beni unutturdu mu biri? Varsa söyle kim diyeceğim. Sonra ihtimali bile gözlerimi dolduracak. Görmemen için kaçmak yerine önüne çöküp kazağımın koluyla gözlerimi sileceğim. Neden gittin diyeceğim. Ama boğazımda düğüm olacak,diyemeyeceğim. Ya başkası için dersen? 
Sonra sinirleneceğim tabi. Dokunmaya kıyamadığım sen,yumruklarıma maruz kalacaksın bir süre sonra. Canını yakmamak için duracağım. Ağzından tek bir laf çıkmayacak inatla. Sana vururken bile canı yanan kıza ağlarken tek bir laf etmeyeceksin sen. Etmezsin,bilirim.
O kız.
Senelerdir her resmini saklayan,senin bile hatırlamayacağın anlarını hatırlayan,ailenin resmine bile bakıp onlara bir gün anne,baba diyeceği günleri düşünen kız.
Bir zamanlar böyleydi işte. Kimisine aşk gibi,kimisine saçmalık gibi gelen onlarca şey.
Şimdi yine varsın. Burdasın,da bende değilsin. Aklımdasın evet. Ara sıra uğruyorsun. Bazen avucumdasın evet. Ara sıra yazıyorsun. Bazen yanımdasın evet. Aşağıdayım gel diyorsun. Ama düşünüyorum sol yanımı. Neden orada yoksun diye. Yiyorum kendimi evet. Buna ben mi sebep oldum diye. Sonra bakıyorum. Giden sen. Gitmeyi seçen sen. Seven ben. Büyükmekten korkan ben.
Neden korkuyorum biliyor musun?
Çünkü büyürsem,
Unuturum.
Neden korkuyorum biliyor musun?
Çünkü büyürsem,
Çoktan vazgeçmiş olurum.
Çünkü büyürsem, hayatıma başkaları girer.
Ama korkma. Hayatımda biri olabilir. Hatta belki birden çok kişi. Ama sol yanım? Sanmıyorum. Asla.
Şimdi gitmek istemiyorum. Kapatmak istemiyorum şu sayfayı. Bu satırlarda buluşuyoruz ya. O yüzden seviyorum burayı. 
Ama söyleyeceğim şu.
Ben.
Ben galiba yeni seni sevemiyorum.
Aklında bulunsun diye söylüyorum.
Yani ben.
Ya unuttum ya da vazgeçtim bilmiyorum.

30 Mart, 2013

Yaz bitene kadar

Bugün yaz geldi. Tam anlamıyla geldi. 
Her sabah güneş açıyordu ama yine kasvetli ve soğuktu sokaklar. 
Her sabah aydınlığa uyanıyorduk ama yine göremiyordum yüzünü. 
Yine göremedim ya neyse. 
Yazın gelmesine sevinemedim sevgilim. Sevinemedim. 
Güneşin altında terlediğim ilk an düştün aklıma. Sonrada gitmek bilmedin. En uzun kıştı bu. En uzun. 
Hem gelmesi için gün saydığım hemde geldiğinde hiç gitmeyeceğinden korktuğum mevsimin ta kendisiydi. Severdim kışı. En azından yağmuru soğuğu birlikte tadardık. 
En basidinden rüzgarın savurduğu o saçlarım
yine döner dolaşır senin tenine değerdi. Fazla anımız olmayışındandır belki sevemiyorum şimdilerde. Karı tadamadık beraber. 
Sen çağırdın,ben gelmedim. Israr ettin,inat ettim. 
Ne olurdu ki diyorum şimdi. Ne olurdu suratımı karla kızartmana izin verseydim. 
Yapmadım işte. Yaptığım tek şey keşkelerime bir yenisini eklemek oldu. Birde yazın gelişini oturup izlemek. Yaz gelirken seni yanına almayı unutmuş. 
Yoksun şimdilerde. Altında basket oynadığımız kavurucu güneş tam tepemde ama saha bomboş. Daha serin diye kaçıp oturduğumuz apartman merdivenleri sessiz. Altına sığındığımız park eskisi kadar sağlam değil. 
Tavla oynadığımız o masalar bile yok eski yerinde. Çay yaptığımız semaveride kaldırmışlar. Buralar ıssız işte en değerlim. Buralar sessiz. Bir o kadarda boş. 
Boşluktan kafamı kaldırıp çıkmak istiyorum. Adım attığım ilk yerde seni görücekmişim umuduyla devam ediyorum. Bakıyorum. Hep yabancı yüzler. 
Yolda yürürken gördüğüm 3 kumraldan 2'sini sana benzetmektende yorulmadım değil. Ama değişmiyor işte. Ya burnunu ya gözlerini ya tarzını yada yürüyüşünü sana bezetmesem olmuyor. 
Birde ''senin olmadığını anlayınca'' diye bir an var. İşte o an,anda kalmıyor. Anıdada. O an hiç bitmiyor. Çünkü hiç gelmiyorsun. 
Gitmez bitmez dediğim an gidip, gelmez, bir daha dönmez dediğim an gelişlerin yüzünden bu haldeyim belki ama bu birşeyi değiştirmiyor. 
Ramazan gelecek daha. Camımın altında beklediğin günler gelecek. 
İnadına önümüzden geçen su minibüslerine sövdüğümüz anlar, ışığımın kapanmasını beklediğin sabahlamalar, uyuya kalıp uzun mesajlarla uyandığın sıcak günler gelecek. Yanımda olduğun her saniyeye, hayatıma girdiğin o güne, kalmaya devam ettiğin her seneye şükredeceğim geceler gelecek. 
Ve o geceler,sabah olacak sevgilim. Sabahlarsa.. Sabahlarsa hiç bitmeyecek. Tek fark; yerini hamda bırakacak. Yanımda olmayışına hamd edip geleceğin günlere amin demek olacak. Saat kaç diye dinlemeden sokağa çıktığımız akşamlar gelmeli. 
Çıkıp bir anda attığın ''aşağı in'' mesajları gelmeli. Sen gelmelisin. Geleceğin günlere selam olsun sevgilim. Yaz gibi habersiz gel. Yaz bitmeden gel. 
Yine aynı güneş kavursun bizi beraber ıslanalım ama farklı yerlerde değil,yanımda ol. Canımda ol. Canım ol. Canımın dibi ol. Ve orda kal. 
İnebilidiğin en derin yere in ve orda kal. Orda kal sevgilim. Yaz bitene kadar orda kal. 
En azından ağlamayayım bari bu yaz. Bırakta senelerdir alıştığım gibi yaşayayım bu mevsimi. Bırak sevgilim. Yaz bitene kadar bırak. 
Nefret ettiğin hiçbir şeyi yapmayacağıma söz versem izin verir misin hep yanında olmama. Sen değil bu defa ben geleceğim aşağı yanına. İn aşağı diyeceğim bir anda. Bu kadar zamana inat şimdi yapacağım bunu. Dinlemeyeceğim gururu. İzin verde yapayım. İzin ver sevgilim. Yaz bitene kadar izin ver. 
Dua et en azından. Bir başkasıda girse hayatına onu görmeyeyim senin yanında. Eli elinde görmeyeyim. Hele onun yanında güldüğünü, gülebildiğini, mutluluğunu görmeyeyim. Haberim bile olmasın mümkünse. Yada sadece onlar ayrıldılar cümlesini duyayım. Nasıl diye başladığı güne üzülemeden bittiği ana sevineyim. Yine benden sonra bir başkasına dokunmuş olduğun için senden nefret etmeyeyim. Dua et sevgilim. Yaz bitene kadar dua et. 
Ve gün gelince. Sadece devam et. Her ne yapıyorsan onu yapmaya devam et. 
Gittiysen gitmeye,yanımdaysan kalmaya,başka bir yoldaysan yoluna.
Devam et sevgilim. 
Yaz bitti. Devam et.

21 Şubat, 2013

Dünyama hoşgeldin

Nereden nasıl başlayacağını bilemeyeceğin anlar vardır. Dışardan bakanlar anlamaz derdi ne derler. İşte o anlardan birindeyim. İçine sığdıramadığın biri vardır. Dokunmak isteyip dokunamadığın. 
Ben hiç benim olmadığı halde birini sahiplenmemiştim. Daha gelmeden gideceği gün ne yaparım diye düşünmemiştim. Zamanı hem ileri sarıp benim olacağın güne gelmek, hemde durdurup şu anın tadını çıkarmak istememiştim anladın mı? Benim olduğun gün değil, senin olduğum gün değil, biz olduğumuz gün mesele. Biz olmak ne demek bunu biliyor musun sen? Benim kafamda harika bir ''biz'' var. Kıskanılacak kadar özel. Hayal etmeyi özleyecek kadar güzel. 
Mesela önce bir sıfatın olabilirdi dilimde, gözümde. Dillerde, gözlerde. 
Adlarımız yan yana anıldığında ''maşallah'' kelimesi duyulabilirdi ardından. 
Havaların soğumasından nefret etmezdim mesela. Gözlüklerin buhar olurdu baş harflerimizi yazardım. Yağmur yağardı tipinle dalga geçerdim. Sabah yol boyunca saçlarına şekil vermeye çalışırdık beraber. Her santimetre kareye anımızı bırakırdık. Her odaya kokumuzu. Her güne kahkahalarımızı. Her saate özlemimizi. Her saniyeye öpücüklerimizi. Tek cepli kapşonlardan alırdı birimiz. Ellerim üşüdü bahanesiyle o tek cepte bulurdum ellerini. Fenerbahçe maçlarında birbirimizin suratını boyardık sarı laciverte. Boyum yetmediği için çenenden öperdim mesela. Sen eğilirdin belki dayanamayıp. Gelip belime dolanırdın belki hiç ummadığım anda. Tanırdım sarılışından, kokundan, ne biliyim ensemdeki nefesinden belki hatta. Sana parfüm almaz, kullandığın parfümden kendime alırdım. Olurda ayrı kalırsak kokunu senden çok özlemiyim diye. Battaniyemi alıp gelirdim. Sende bir kahve yapardın. Filmimizi seçerdik. Filmi izlemez uyurduk belki. Yada izlerken uyurduk. Yada ben uyuma numarası yapardım sırf istifimizi bozmayalım diye. 
Sonra eve gelirdim. İlk kokunu aldığımdaki başımın dönmesi gelirdi aklıma. Ellerimizin birbirine değdiği gün çıkamadığım o etki. Nefesini hissettiğimde ki titremelerim. Gülüşün, benide güldürüşün. İlk öpücüğün. İlk samimiyetin gelirdi aklıma. İlk teslimiyetim, ilk sıcaklığını hissedişim mesela. 
Belki çok şey isterdim. İlk gün ki heyecanını yitirmemeni. Benden sıkılmamanı. Birşeyi zorunlu olduğun için değil istediğin için yapmanı. Yanımda oluşlarını sevmeni. Yanında oluşlarımı özlemeni. Ciddi olmaya çalışıp olamamanı ve kavga edicekken bile gülmemizi.
Yapabilir misin bunları diye sormadan isterdim hemde. Yapardın biliyorum. Hayal ya hani, seçeneğin yok başka. 

Biliyorum

Sessizliği bozan tek şey burnumu aralıksız çekişim ve sinirimi klavyeden çıkarırcasına vurduğum tuş sesleri. Sessizliğimi bozan sen değilsin. Bana seslenişlerinde değil. Tam tersi belkide. Beni sessizliğe zincirleyensindir sen. Zinciri vurup geri gelmeyensindir. Neden gittiğini sormadım sana. Şimdi neden gelmediğini sormaya hakkım yok. Sorsam belkide alacağım cevaptan korkuyorum. Pardon. Cevap alamamaktan. İşte beynimin içinde dönüp duruyor sorular. Onlar çakışıp birbirine girdiğinde bana düşen tek şey erkenden ışıkları kapatıp yatmak oluyor. Kısacası sessizliğe merhaba. Sessizlik dediğim sensizlik. Yine kulağımda uğuldayan şarkılar var. Dinlemekten bıkmadığım, hepsine senin adını kazıdığım şarkılar. Nerde çalarsa çalsın hissettirdiği şey aynı. Özlem. Hemde nasıl biliyor musun. İliklerime kadar. Parmak uçlarımdan kalbimin içine kadar. Hayatıma giren iki günlük insanlar bile tanıyorsa seni benim anlattığım kadarıyla, değerlisin demektir. Ama anlamadın hiç bir zaman. Bir zamanlar suçluyordum kendimi. Gösteremiyor muyum diye. İmkansız be adam. Hiç bir insan gizleyebilir mi değer verdiğini? Hele bir kadın hiç direnebilir mi gözündeki yaşlara,kokuna. Direndim işte. Direndim bir süre. Hataydı. Onuda kabul ettim. Seninde hataların oldu. Ve ben seni affettim. Hemde sen özür dilemediğin halde. O olmadığını iddia ettiğin değer sayesinde affettim. O yalan dediğin sevgim sayesinde affettim. Kırıp attığın kalbimi onarıpta geldim. İncittiğin gururumla geldim. Burdayım işte ben. Herşeye hazırım yeniden. Biliyorum, sen beni affetmedin, terkettin.