21 Haziran, 2014

Hatırlandığı gibi

Söylenecek sözün çokluğu,bazen insanı dilsiz bırakır. Hani en çok konuşmak istediğiniz an susarsınız ya. Belki de bundandır. Tıkanır kalırsınız. Haklılığın suskunluğu,diğer suskunluklara benzemez,düğümü zor çözülür.
Haklı olsak bile çoğu zaman bizi mutlu eden haksızlıklarımızı da özleriz. Bekleriz. Beklemektendir eskiyi yeni yapmaya çalışmak. Mutluluğu yeniden yakalama ihtimali umut,fakat yakalasak da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek ise gerçektir.
Haklı olmak bazen bir kaçış yolu gibi gelir. Halbuki haklı olduğumuz için de kaybederiz bazen.
İşte o an çöker sessizlik.
Büyük acılar sessizdir.
İçinde çok şey yaşayanlar,kolay anlaşılır olmaya çalışır. Kalabalığa derin görünmek isteyenler ise anlaşılmaz olmaya çalışır. Çünkü kalabalık,dibini göremediği her şeyi derin sanar.
O sessizliği bölecek tek şey,yarına dair cümleler kurmaktır. O cümleler yarına ulaştığında ise tek gerçeğin dündür.
Sen günlere bir şeyler getirmedikçe,bugünler de sana hiçbir şey getirmiyor.
Sen her güne mutluluk yüklesen bile o sana aynı şekilde geri dönmüyor.
Gözlerinin içi gülerek söylediğin bir ''görüşmek üzere'' bile hem bir ayrılığı hem de tekrar görme arzusunu barındırıyor. Ne tümüyle iyimser,ne tümüyle kötümser. İkisinide içinde barındıran bir ifade. Ölüm gibi.
Hepsi anımsanacaktı,ama herkes bekleyişi kadar büyüktü. Biri olabilecek olanı beklediği kadar büyüktü. Oysa imkansızı bekleyen herkesten büyüktü. Hepsi anımsanacaktı ama herkes mücadele ettiği şeyin büyüklüğü kadar büyüktü. Hiçbir şey göründüğü,hatta yaşandığı gibi değil. Herşey hatırlandığı gibi.