14 Eylül, 2012

Mutsuz günlük.

Yatakta oturuyorum. Gözlerimi diktim tavanın renksiz boşluklarına. Resmimiz olmadığı için ben çiziyorum resimlerimizi. Gözlerimle çiziyorum. Gözyaşlarımla boyuyorum. Ama silemiyorum. Her boş duvar davet ediyor beni hayallerimi boyamak için. Sadece nefes aldığımın farkındayım. Onun dışındaki tüm duyularım sana çalışıyor. Yatakta doğruluyorum. Saçlarımı salıyorum boynumun solundan. Sonra gülüyorum. Sen tam öpecekken saçlarımı atardım boynuma. Öpemez, kızardın. Alıp sağıma doğru sallandırıyorum saçlarımı. Ayna alıyorum elime. Bakıyorum. Senden sonra uzamış epeyce. 
                                        ***
Panomda asılan kolyelerimin arasında bir not görüyorum. Kaç sene önceden. Saklamışım. Şaşırıyorum. Hergün gözümün önünde olduğu halde görmediğime şaşırıyorum. Ve sana ayırdığım boş çerçevemin içine yerleştiriyorum. Odama giren her meraklı gözden saklanabilecek bir yere koyuyorum.
                                        ***
Bir kutu buldum.İçinde ne olduğunu bilmiyormuş gibi heyecanlanıyorum. Sonra aslında içinde  sana ve bana ait olan herşeyin, her anın, her dakikanın olduğunu bildiğimden heyecanlandığımı farkediyorum. 5 yaşındaki çocukların sahnede heyecandan ağlaması gibi, kutuyu açınca gördüğüm kalabalıkla ürkek bir şekilde titreyerek ağlıyorum. Elimde bir makasla alıyorum kutuyu önüme.
                                        ***
Bir sene önce tutmaya çalışıpta tutamadığım, olmayan mutluluğumdan inatla bahsetmeyip hep seni anlattığım defterden birkaç satır. 5 dakika önce aynılarını yapmayı denedim. Önce uzandım yatağa. Ama ne çizebildim, ne boyayabildim resmimizi. Doğruldum yatakta. Saçlarımı atacakken boynuma, duruyorum bir an. Alıyorum elime aynayı. Ensemdeki saçları yolarcasına başlıyorum ağlamaya. Senden sonra vazgeçmişim onlardan.

Panoma bakıyorum. Üzerinde senden sonra senin yerine koymaya çalışıp koyamadığım o yabancı adamla olan resimlerimiz takılıyor gözüme. Şaşırıyorum. Hergün gözümün önünde olmasına rağmen bir türlü sevemediğime şaşırıyorum. 

Meraklı gözlerden sakındığım o çerçeveyi arıyor gözlerim dört duvar arasında. Buluyorumda,  içini boş görüyorum. Elime alıyorum inanamayıp. Kıymışım o senelerin kokusunu barındıran küçücük kağıda. İçi boş bir şekilde yerine koyuyorum.

Şimdide kutuyu her zaman sakladığım o dolabın kuytu yerine uzatıyorum kafamı. Heyecanlanıyorum. Seneler sonra seninle karşılaşacakmış gibi heyecanlanıyorum. Sonra aslında orada olmamandan korktuğum için heyecanlandığımı farkediyorum. Rüyasında düşecek gibi olup sıçrayarak uyananların terle karışık buğulu gözlerindeki ifade var yüzümde. Düşeceğimi sanıyorum ama düşmüyorum. Ayaklarım yere bassa bile bu, kutunun içindeki her kağıt parçasının parça parça oluşunu değiştirmiyor. Titreyerek ağlıyorum.

Gökyüzünün perdeleri var derdin ya hani bana. Sen o perdeleri kapattın. Ben günden güne karanlıkta kayboluyorum. 

                             Bayan Sobe






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder