Bugüne kadar dediklerinde de verdiğim cevap aynıydı. ''Bilmiyorum''. Bilmiyordum. Yine bilinmezliğin tam ortasında oturmuş düşünüyordum.
Hava bu kadar soğukken güneşin yüzünü gösterdiği yerlerde adımlarımı yavaşlatıyordum. Gitmem gereken yer başka,olduğum yer ise bambaşkaydı.

Önce güneşin vurduğu o ilk banka oturdum. Saate bakıp ne kadar yavaş ilerlediğini farkedince taktım kulaklığı. Müziğin sesini açıp hayatın sesini kıstığım an olduğum yer de farkılaşmıştı.
Meğer her gün önünden geçip gittiğim yerler anı çukurundan başka bir şey değilmiş. Sağım,solum,önüm,arkam. Buram buram geçmiş kokuyordu.
Nefret ettiğim o insanlar,unuttuğumu iddia
ettiğim tüm anılar canlandı. Oturduğum yerden kendimi izledim. Geçen seneleri.
Müziğin sesin açtıkça uyuşup,rüzgarı hissetmemeye başladım. Artık saate bakmıyordum. Burada bir ben daha yaşıyordu. Ve ben bugüne kadar bu yollardan geçerken onu görememiştim.
Kimse orada kalmamıştı. Ben onları orada bırakmıştım. Orada bırakmış ve bugünüme bekliyordum.
Yine sabahları yürürken arkama bakıyordum. Biri çıkıp o bıraktığım dünyaya,bıraktığım insanların yanına çeker belki diye. Ama gerçekte olansa,hiçbir şeydi. Öyle de olmaya devam edecekti.
Dolan gözlerimi sımsıkı kapadım,gözyaşlarına dönüşmeden kendimi toparladım. Sızlayan burnumla derin bir soluk aldım. Şimdi rüzgarı hissediyordum.
Birileri gerçeğe döndüğümü farkedercesine gelmişti. Telefon çalıyordu. Müziğin sesi kesildi. O akmayan dakikalar sel olmuştu. Gitme zamanı gelmişti.
Yine bırakamadıklarım ya da bıraktığımı sandıklarım oradaydı.
Bense gitmem gereken yere gidiyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder