Sessizliği bozan tek şey burnumu aralıksız çekişim ve sinirimi klavyeden çıkarırcasına vurduğum tuş sesleri. Sessizliğimi bozan sen değilsin. Bana seslenişlerinde değil. Tam tersi belkide. Beni sessizliğe zincirleyensindir sen. Zinciri vurup geri gelmeyensindir. Neden gittiğini sormadım sana. Şimdi neden gelmediğini sormaya hakkım yok. Sorsam belkide alacağım cevaptan korkuyorum. Pardon. Cevap alamamaktan. İşte beynimin içinde dönüp duruyor sorular. Onlar çakışıp birbirine girdiğinde bana düşen tek şey erkenden ışıkları kapatıp yatmak oluyor. Kısacası sessizliğe merhaba. Sessizlik dediğim sensizlik. Yine kulağımda uğuldayan şarkılar var. Dinlemekten bıkmadığım, hepsine senin adını kazıdığım şarkılar. Nerde çalarsa çalsın hissettirdiği şey aynı. Özlem. Hemde nasıl biliyor musun. İliklerime kadar. Parmak uçlarımdan kalbimin içine kadar. Hayatıma giren iki günlük insanlar bile tanıyorsa seni benim anlattığım kadarıyla, değerlisin demektir. Ama anlamadın hiç bir zaman. Bir zamanlar suçluyordum kendimi. Gösteremiyor muyum diye. İmkansız be adam. Hiç bir insan gizleyebilir mi değer verdiğini? Hele bir kadın hiç direnebilir mi gözündeki yaşlara,kokuna. Direndim işte. Direndim bir süre. Hataydı. Onuda kabul ettim. Seninde hataların oldu. Ve ben seni affettim. Hemde sen özür dilemediğin halde. O olmadığını iddia ettiğin değer sayesinde affettim. O yalan dediğin sevgim sayesinde affettim. Kırıp attığın kalbimi onarıpta geldim. İncittiğin gururumla geldim. Burdayım işte ben. Herşeye hazırım yeniden. Biliyorum, sen beni affetmedin, terkettin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder